Tablo büyük Marc Chagall'ın The Fiddler isimli 1912- 1913 yıllarına ait çalışması...
Fiddler on the Roof, bir asırı geçen serüveni ile zaman geçse de eskimeyeceğini her izlenişte nasıl da vurguluyor; hem de hiç iddialı tavırlara girmeden. 1894 yılında yayımlanmış olan Sholem Aleichem'in kaleme aldığı Tevye and his Dougters and other stories isimli kitabından uyarlanmıştır. Sütçü Tevye ve kızları etrafında geçen öykü, kendi kabuğundan çıkmayan fakir bir yahudi köyündeki yaşamı ve ne kadar istemese de dışarıda olan bitenden nasıl etkilendiğini anlatıyor.
İlk defa 1905 yılında sahnelenmiş olan müzikal 1964 yılında Broadway'de gösterilmiştir ve 10 yıl boyunca da sahneden inmemiştir. Sayısız ödülü olan mizikalin Broadway'e aktarılmasında Chagall'ın dekar çalışmalarının etkisi büyüktür. 1971 ylında Norman Jewison kamerasından sinemaya son derece başarılı bir şekilde aktarılmış ve Broadway'de kazandığı şöhreti kirletmemiştir.
Gelenek, din, aile, tecrit gibi pek çok konuyu işleyen film birini anlatırken bir diğerini hiç de unutmuyor. İlk yarısı eğlenceli olmak ile birlikte mevsimlerin bahardan kışa doğru geçmesiyle acı bir sonla hikayesini tamamlıyor. Dans eden kızların neşesiyle başlayayıp çamurlara batıp çakarak göç etmeye zorlana insanların hüznü le bitiyor.
Tarif etmeye sözlerin kifayetsiz, sayfaların yetersiz kalacağı filme "dolu dolu geçen 181 dakika" gibilerinden yaftalar yakıştırmak hiç de yerinde değil. Arkasında edebiyet geçmişi ve kocaman bir sahne serüveni olan film eminim ki bunlardan da ziyadesiyle beslenmiştir ve görülüyor ki bu onu oldukça zenginleştirmiş. Esik gedik hiçbir şey yok ne yönetmende ne kurguda ne de oyuncularda... Müzikleri ile efsaneleşen yapımın pek çok sanatçıyı etkilediği kesin.
Hikayenin, her zaman şapkalarını takan Yahudiler için sonlanmadığı aşikar. Gelenekler yıkıldıkça, dünya akıl almaz hızla değiştikçe kabuğunda kimselerin sakin sakin, etkilenmeden duramayacağını çalarak müziğini sürdürüyor Damdaki Kemancı...

