Pages

18 November 2018

Bouillabaisse

Bouillabaisse is a traditional Provençal fish stew originating from the port city of Marseille.

Origin: France

Where to find:
Click for Wikipedia link

18 October 2018

Grillowany oscypek z borówką

Oscypek, is a smoked cheese made of salted sheep milk exclusively in the Tatra Mountains region of Poland. Since 2007 Oscypek is a protected trade name under the EU's Protected Designation of Origin geographical indication. Oscypek is a traditional holiday cheese in many European countries.

Origin: Poland

Where to find:
  •     Ask to local people [Warsaw]
Click for Wikipedia link

Currywurst

Currywurst is a fast food dish of German origin consisting of steamed, then fried pork sausage (German: Bratwurst) typically cut into slices and seasoned with curry ketchup, a sauce based on spiced ketchup or tomato paste, itself topped with curry powder, or a ready-made ketchup seasoned with curry and other spices. The dish is often served with French fries.

Origin: Germany

Where to find:
Click for Wikipedia link

Pulp Fiction

Fabienne: Whose motorcycle is this?
Butch: It's a chopper, baby.
Fabienne: Whose chopper is this?
Butch: It's Zed's.
Fabienne: Who's Zed?
Butch: Zed's dead, baby. Zed's dead.

17 October 2018

Trdelník

Trdelník is a kind of spit cake. It is made from rolled dough that is wrapped around a stick, then grilled and topped with sugar and walnut mix.

Trdelník is found in several Central European countries, originally in Hungary (where it is known to come from the Hungarian-speaking part of Transylvania, Romania). After 2010 it has penetrated to many places popular for tourists in Czech Republic or Slovakia. The word trdelník is of either Czech or Slovak origin, root of this word is trdlo which can be familiarly translated as goof. 

Origin: Hungary

Where to find:
Click for Wikipedia link

Smørrebrød

Smørrebrød (originally smør og brød, "butter and bread") usually consists of a piece of buttered rye bread (rugbrød), a dense, dark brown bread. Pålæg (literally "on-lay"), the topping, that among others can refer to commercial or homemade cold cuts, pieces of meat or fish, cheese or spreads. This daily practice is the base of the famous Danish open sandwich, smørrebrød: a slice or two of pålæg is placed on the buttered bread, and then decorated with the right accompaniments, to create a tasty and visually appealing food item.

Origin: Denmark

Where to find:
Click for Wikipedia link


22 January 2017

Moi

http://palerlotus.tumblr.com/post/155595752970

18 December 2014

2014 Sonbahari




Atolyeden nature morte (akrilik uzerine kuru pastel)



Cezanne'nin agaci (murekkep)


Arka bahcemiz (sulu boya)

07 July 2013

La biennale di Venezia 2013

Aslında elim erirse yazmak istiyorum ama şunu söyleyebilirim ki Venedik Bienali Yer verilen işlerin kalitesi, serginin yelpazesi ve izleyiciye taktim edilişi onun neden çağdaş sanat dünyasının en prestijli etkinliklerinden biri olduğunu açıkça ortaya koyuyor.  İstanbul Bienali ile sorduğu sorular ve aradığı cevaplar ile önemli noktalara temas etse de "prestij" meselesinde daha 40 fırın ekmek yemesi gerekli.

Dikkatimi çeken çalışmalardan bir tanesi Bahreynli fotoğraf-vidyo sanatçısı Waheeda Malullah oldu. Çok genç sayılmaz kendisi zira 78 doğumlu. Çalışmaları ise tahmin edilebileceği gibi Arap toplumunda kadının kendine yer edinme çabası. Bana kalırsa da son derece somut bir biçimde ortaya koyuyor. Bu fotoğraf bir fetüsün insan vücudundaki gelişimini Red and White (2011) isimli dizisinde.


06 January 2013

PhD aramaları

Sıkıntılı zamanlarım başladı. Zira kendime münasip bir phd posizyonu bulmaya çalışıyorum.

Bu aslında iş aramaya benziyor ama zorlugu iş bulmanın zorlugunun çok ötesinde. Yıllar önce iş de bakmıştım aslında ama sadece masterı yaparken bir yandan elimdeki diplomayı kullanarak yaşayabilmek için para kazanmaktı. Görüşmeye gittiğimde böyle söyleyince adam tabi güldü bana. Zaten çok niyetim yoktu. Neyse sonra tübitak bursu çıktı da ben de süper rahatladım. Güzel bişi bak o burs, sadece otur çalış diye para veriyorlar sana. Hem de iyi para veriyorlar. Neyse. 

Ama iş arayan adamın beklentisi olmaz genelde. Ne olursa yapar. Satış mı satış pazarlama mı pazarlama proje mi proje. Zaten oyun hamuru gibi çıkıyor üniversiteden. Sonra insan kaynakları, şef, müdür filan derken bi güzel şekle sokuyor bunu. Mis. Kafa rahat.

Ama phd bulmak öyle değil; çünkü artık sen bir hamur değilsin. Onu bırak işin başında "üniversitede kalacağım " kararını verirken ne konuda çalışmak istediğin var kafanda. "Ulan" diyorsun "ben bunu bunu şunu şöyle böyle yapmak için bu yola koyulmadım mı". İşte bak bu kararı sadece KENDIN için alıyorsun. Akademiyi seçmek sadece kendini tatmin etmek için. Merakını gidermek için. Okuyup öğrenmek için. bulunacagın entellektüel ortam, çalışma koşullarının "göreceli" esnekliği hep sonradan geliyor ve senin o önceleri aldıgın kararda hiç etkileri yok.

Dolayısı posizyonun senin yapına uygun olması gerekiyor. Formunu biraz yontup o pozisyonun kalıbına girebilirsin. Ama o yontma miktarı çok önemli. Aksi halde önündeki 4 sene boyunca O.M.F.G. diyerek, yaşamını rezil ederek geçirirsin; çünkü doktorayı tamamlamak sadece bir self-motivation meselesidir. 4 sene aynı konuda ne bulacagını kestiremeden çalışman gerekir. Danışmanının konu hakkıda fikri varsa şanslısın ama asla bilgisinin olmasını bekleyemezsin. Hatta genelde ne yapmaya çalıştıgını bile anlayamazlar; çünkü uğraştıgın problem senin problemin, onu sen tanıyorsun ve çözüm getirmeye çalışıyorsun. Gerçi bazen sen de bu anlayışını yitirebilirisin. İşte böyle böyle manevi çöküşler yaşarsın kimi kimi. Maneviyatını zedeler aynı zamanda maddiyatını da zorlar. Sonuç olarak, eğer konun sana uygun değilse, senin o yıllardır biriktirdiğin bekletileri karşılamıyor, motivasyonunu yüksek tutmuyorsa ayvayı yersin.